Suikastaki sis perdesi kalkmıyor!

Benazir Butto'nun “Pakistan güvenlik birimlerinden bazı unsurlar Usame Bin Ladin'i öldürdü. Beni de aynı güçler öldürmek istiyor” sözü ne anlama geliyor?

Suikastaki sis perdesi kalkmıyor!

Butto, Pakistan ve yakın çevresindeki uluslararası hesaplarla ilgili çok şey bildiği için mi, tehdit olarak algılandığı için mi, ABD'nin yüzleşmek istemediği riskler oluşturduğu için mi, Washington ile bugünkü Pakistan yönetimi arasındaki ilişkilerden haberdar olduğu için mi öldürüldü? Bütün bunlar akla gelen soru işaretlerinin çok az bir bölümünü oluşturuyor. Son derece karmaşık ilişkiler ağının bir parçası olarak Butto suikasti üzerinden bu tarz iddialar da öne sürülür oldu. O zaman Butto'nun Müşerref'in kendisini ortadan kaldırmak istediğine ilişkin iddialarını İngiliz istihbarat servisine, İngiltere Dışişleri Bakanı'na, ABD temsilcilerine bildirmesi nasıl açıklanabilir? O zaman ABD, İngiltere ve Butto Müşerref'e karşı aynı cephede miydi? Eğer öyleyse Müşerref'in saldırıdan ısrarla El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide'yi sorumlu tutması nasıl açıklanacaktı. Müşerref suikastin yol açtığı baskıdan kurtulmak için El Kaide'yi kart, yem olarak mı kullanıyordu? Ya da, Pakistan ordusu içinde hem ABD'ye hem de Müşerref'e karşı olan güçler mi harekete geçti? Öyleyse bu güçler, Butto'nun iddiasında olduğu gibi, neden El Kaide liderini öldürsünler! ABD ve Butto'ya göre bu güçler, El kaide ile işbirliği içinde olan hainler değil miydi? TALİBAN'I DESTEKLEYENLER ARASINDA BUTTO DA VARDI Ne gariptir ki, Butto, ABD ve Pakistan istihbaratı ile birlikte Taliban'a destek verenlerden, Taliban'ın Afganistan'da iktidar olmasına katkıda bulunanlardan biriydi. Pakistan Başbakanı iken Afganistan'ın Hindistan etkisine girmemesi için iç savaşa müdahil olan güçlerin içinde yer alıyordu. Hindistan yanlısı olmakla itham edilen, Avrupa Birliği ile yakın ilişkiler içinde olan, Rusya ile bir şekilde bağlantısı olan Ahmed Şah Mesud'u bir “El Kaide suikasti”yle ortadan kaldıranlarla aynı saftaydı. “11 Eylül'ü haber veren suikast” olarak tanımladığımız Şah Mesud suikastine ileride değineceğiz. Büyük Ortadoğu suikastlerinin ilkini oluşturan Mesud'a yönelik saldırı ile Butto'ya yönelik saldırı ne kadar da birbirine benziyor! KİM ÖLDÜRDÜ DEĞİL KİM AZMETTİRDİ? Butto suikastinde kullanılan intihar bombacısını ve suikastçiyi bulmak, olayın aydınlatılması anlamına gelmiyor. Sadece Pakistan'da değil, bir çok ülkede, bu tür “ihale”lere girecek taşeron kişi ve örgütlerin ne kadar çok olduğu biliniyor. O zaman, kimin öldürdüğünü, bombayı kimin patlattığını, kurşunu kimin sıktığını değil, kimin ya da kimlerin azmettirdiğini sormak gerekiyor. Bu konuda son derece ilginç iddialar var: ABD Ulusal İstihbarat Konseyi ve CIA öngörülerini içeren bir raporda Pakistan için Yugoslavya benzeri bir sondan söz ediliyor. “On yıl içinde Pakistan'da iç savaş başlayabileceği, eyaletler arasında kanlı çatışmaların yaşanabileceği, sonrasında ülkenin Talibanlaşabileceği, nükleer silahların kontrolüne ilişkin şiddetli bir mücadelenin yaşanabileceği” öngörülüyor. ABD'nin Pakistan üzerindeki kontrolünü pekiştirmek için yoğun çaba içinde olduğu, ardından bölge genelinde şiddetli bir “terörle mücadele” savaşı başlatmak istediği ifade ediliyor. ABD PAKİSTAN'DA İÇ DARBE Mİ PLANLADI! Pakistan'da birkaç tane askeri üssü olan ABD'nin ülkenin hava sahasını kontrol ettiği, özel birliklerin ülke içinde çalışmalar yaptığı, 2008 yılında terörle mücadele birimlerini yetiştirmek amacıyla Pakistan'da askeri etkinliğin artırılmasının planlandığı söyleniyor. Bunlar ve başka göstergelerden hareket edenler, “azmettirici” olabilecekler listesine ABD'ye ait unsurları de ekliyor. İddialara göre, ABD ile askeri yönetim arasında güven sarsıldı. Washington'ın bölgesel politikaları için şu anki yönetimin katkısı yeterli bulunmuyor. Pakistan ordusu ve istihbarat birimlerinin dolaylı kontrolünden artık vazgeçilmek isteniyor. Hedef; doğrudan kontrol olarak belirlenmiş durumda. Bunun için de ABD için öncelikli olarak yapılması planlanan şey, Pakistan ordusunu iktidardan devirmek... SUİKASTLER NEDEN BİRBİRİNE BU KADAR BENZİYOR? Butto, Rawalpindi'de, sıkı korunan bir bölgede suikaste uğradı. Rawalpindi, Pakistan ordusunun merkezi. Aynı zamanda Pakistan askeri istihbaratı ISI'nin de merkezinin bulunduğu yer. ABD ve İngiliz ordusu ile istihbarat teşkilatlarının Pakistan ordusu ve istihbaratıyla ortaklıklarının ne derece güçlü olduğu biliniyor. Bir kişi üzerindeki bombayı patlatıyor, bir başkası kurşun yağdırıyor. Farklı bir iddiaya göre lazer silahıyla öldürülüyor. Böyle bir suikastten ordunun, istihbarat teşkilatlarının, ABD ve İngiliz istihbaratının haberdar olmaması dikkat çekmiyor. Butto cinayeti, Ahmed Şah Mesud ve Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri cinayetiyle bir çok yönden birbirine o kadar benziyor ki. Her ne kadar Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Butto ve Hariri suikastlerinin farklı olduğunu iddia etse de, her üç cinayette de sistemin içindeki güçler, El Kaide ve Washington'ın suçlanması, uluslararası toplumun tavrı, cinayetlerin bağlantılı olduğu gelişmeler birbirinden hiç de farklı değil. Bu yüzden karanlıkta kalan, hep de öyle kalacağı düşünülen bu suikastlerin ortak yönlerini arama yoluna gittik. BBC söyleşiyi neden sansürledi Benazir Butto, öldürülmeden bir ay önce, Kasım ayında İngiliz televizyon programcısı David Frost'a verdiği söyleşide, çok tartışılacak açıklamalar yaptı. BBC'nin bu söyleşiye, içerdiği iddialar sebebiyle sansür uyguladığı belirtiliyor. Görüşme önemliydi ve suikastle ilgili ipuçlarını içeriyordu. Butto, kendisine yönelik suikast girişimlerinin ardında Pakistan güvenlik birimlerinden bazı unsurların bulunduğunu, Devlet Başkanı Pervez Müşerref'e mektup yazarak bu durumu bildirdiğini söyledi. Ama asıl iddia bu değildi. Ona göre Usame Bin Ladin öldürülmüştü. Bu iddiasını neye dayandırdığı bilinmiyor. Bin Ladin'in gerçekte ölüp ölmediği de. Ladin'in öldüğü ya da öldürüldüğüne dair çok kez iddialar atıldı ortaya. Yakalanmaması gerekçe gösterilerek, küresel olağanüstü hal uygulamasına rağmen ele geçirilmemesi hep sorgulandı. İddialar yoğunlaştığı dönemlerde Bin Ladin'in görüntü kasetleri yayınlandı. Birbirine yakın kaynaklar hem öldürüldüğünü iddia ediyor hem de Usame Bin Ladin'in yakalanamamasından Pakistan yönetimini, ordusunu ve istihbarat teşkilatını sorumlu tutuyordu. İşte tam da bu söylemlerin etkisini kaybettiği bir dönemde Butto, Bin Ladin'in öldürüldüğünü söylüyordu. Ancak, Butto'nun hemen arkasından söylediği sözler tam anlamıyla şok ediciydi. Çünkü daha fazlasını söylüyordu. Şöyle diyordu: “Bin Ladin'i Pakistan güvenlik birimlerinden bazı unsurlar öldürdü. Beni de aynı güçler öldürmek istiyor.” Bir isimden söz etti. Bu kişi, İngiliz gazeteci Daniel Pearl'ü öldürdüğü iddia edilen Ömer Şeyh'ten başka biri değildi. Ancak Butto'nun öldürülmesinden birkaç gün sonra El cezire televizyonu, uzun süredir sessiz olan Bin Ladin'e ait bir kaseti yayına sokuyordu. Her konuda açıklama yayınlayan El Kaide ve Taliban Butto'nun iddiaları hakkında susuyordu. Sadece Butto suikastiyle ilgileri olmadığını açıklıyordu. Pakistan yönetiminin suikastçilerin konuşmalarını yayınlaması, açıkça bu güçleri sorumlu tutması yine de ikna edici bulunmadı Özellikle de Pakistan kamuoyu bu iddiaları ciddiye almadı. “Büyük Belucistan” ve ABD'nin teröre desteği Pakistan'ın Belucistan bölgesinde zengin petrol, özellikle de doğalgaz kaynakları bulunuyor. Pakistan topraklarının yüzde kırkını oluşturan Belucistan'ın bir bölümü İran'da, diğer bölümü de Aganistan sınırları içinde. Hem enerji kaynakları hem de boru hattı güzer- gahları bu bölgeyi Anglo-Amerikan ittifakı için çok önemli bir bölge haline getiriyor. İran ile Hindistan arasında yapılan enerji ve boru hattı projeleri de bu bölgeden geçmek zorunda. Bölgede son tahminlere göre 19 trilyon metreküp doğal gaz rezervi var. Belucistan'ın kıyı şeridindeki liman Çinliler tarafından finanse ediliyor. Hürmüz Boğazı'na oldukça yakın olması ve Batılı petrol şirketlerinin bölgedeki yatırımları nedeniyle bölgenin denetimi oldukça hassas bir hal alıyor. Ne gariptir ki, 1940'lara dayanan Beluci direnişi son zamanlarda hız kazandı. Daha doğrusu Batılı ülkeler, Belucların bağımsızlık hayallerini rehin aldı. Pakistan yönetimiyle müttefik olan ABD ve İngiltere, nasıl oluyorsa, aynı zamanda Beluci örgütleri de destekliyor. Merkezi hükümete isyancıları bastırmak için, terörle mücadele geçen F-16'lar verirken, Pakistan'dan ayrılmak isteyen örgütlere silah ve para yardımı yapıyor. Tıpkı hem Türkiye ile “stratejik ortak” olması hem de PKK'yı desteklemesi gibi. Pakistan yönetiminin, bu konuda İngiliz istihbaratını suçlamasına, İngiltere'nin bölgede gizli operasyonlar yapmasına, “Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde hazırlanan harita taslaklarında “Büyük Belu-cistan” adıyla bir devletin ortaya çıkmasına ayrıca dikkat çekmek istiyorum. Çantasındaki on milyar dolarlık sır Butto'nun öldürüldüğü gün ABD'li politikacılarla randevusu vardı. Görüşmede iki raporun ele alınmasının planlandığı söyleniyor. Birinci raporda, istihbarat servisinin İslamabad'dan bir çeşit seçim operasyonu yürüttüğü, kendisini ve partisini devre dışı bırakmayı ve Pakistan Müslüman Birliği lideri eski Başbakan Navaz Şerif'i iktidara taşımayı planladığı belirtiliyor. İkinci raporda ise, ABD'nin “terörle mücadele” çerçevesinde Müşerref'e verdiği 10 milyar doların, istihbarat servisi üzerinden söz konusu seçim operasyonu için kullanıldığı, militan gruplara dağıtıldığı iddia ediliyordu. Hem ABD hem de Pakistan derin devleti Butto'ya bir oyun mu oynadı? Butto'nun seçilmesi halinde “terörle savaş” yolunda izleyeceği sert politikaların Pakistan'ı ABD için çok büyük bir soruna dönüştüreceğinden mi korkuldu? Böyle düşününce Butto suikastinin arkasında, birbirine düşman gibi görünen güçlerin ortak bir çabası olduğu şüphesi çıkıyor ortaya. Çok popüler ancak güçsüz olan Butto, kendisinden çok daha güçlü oyuncuların kurbanı mı olmuştu? İBRAHİM KARAGÜL- YENİ ŞAFAK
<< Önceki Haber Suikastaki sis perdesi kalkmıyor! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER