Diller nasıl ortaya çıktı?

Samanyoluhaber.com yazarı Dr. Ali Demirel cuma yazısında okuyuculardan gelen soruları cevaplıyor

SHABER3.COM

DR ALİ DEMİREL - SAMANYOLUHABER.COM 

Bir okurumuzun sorusu:
“Bütün insanlık Hz. Adem ve Hz. Havva’dan gelip dünyanın çeşitli yerlerine dağıldı. Mantıken Hz. Adem ile Hz. Havva’nın aynı dili konuşması gerekir. Böyle olduğu halde bu kadar dil nasıl ortaya çıktı?” Ayşe S.

Dillerin doğuşu hakkında iki farklı temel görüş var. Bunlardan ilki dilin beşeri kaynaklı olduğu, yani mantık yürütülerek dilin gelişime uğradığı, uzun bir zaman süreci içerisinde insanların ortak katkısıyla kazanıldığı pozitifçi görüştür. 

Bu gelişimin serüveni şu şekilde cereyan eder: İnsan ruhu çevresinde var olan seslerden ilham alır. Sonra mantığıyla bu işaretlerin manalarını kavrayıp aralarındaki farklılıkları ayırarak anlamaya doğru gider. Daha sonra konuşulanları tekrar etmek suretiyle etrafındakileri taklit etmeye başlar. Bunların tekrarı ile de çıkardığı sesler kendisinde bir meleke halini alır. 

Bu görüşü iddia edenler tabii olarak, tarihin ilk dönemlerinde insanın ilkel bir yaşam sürdüğü, hiç konuşmadığı ve mutlak bir sessizlikle çevrili olduğu kanaatine ulaşmışlardır. Ve yine bu anlayışa göre o dönem içinde insanlar kendi aralarında dilsizler gibi işaret yoluyla anlaşmakta, öfkelenildiğinde kaşlar çatılmakta, yüz hatları gerilmekte, bakışlar değişmekte; bunun aksi mutluluk anında ise yüz gülmekte ve bakışlar düzelmektedir. 

Diğer görüş ise dilin, mükemmel olarak yaratılan insanların aralarındaki iletişimin sağlanması, meramlarının ifade edilmesi için kendilerine Allah (c.c.) tarafından bahşedilen ilahi bir nimettir. 

Bu anlayışa göre Allah (c.c) insanlığın atası Hz. Adem’i konuşmanın da yer aldığı bütün isimleri tanıma, bilme kabili¬yeti vermiştir. Bu çerçevede kendisine indirilen suhufta da bazı bilgiler olması mümkündür. 

Bu görüşe göre diğer diller tarihi süreç içerisinde o tek dil¬den koparak gelişmiş, günümüz dilleri meydana gelmiştir. Başta Eflatun olmak üzere İbn Fâris ve İmam Eşarî gibi dil bilimcilerinden bazıları konuşma olgusunun insana Allah (c.c) tarafından verildiği kanaatindedir. 

Bu hususta ortaya konulan görüşlerin temelinde dilin vehbî mi (ilâhi) yoksa kesbî mi (beşeri) olduğu iki temel söylem vardır. 

İlk görüş yukarıda izah edildiği üzere dilin doğrudan insanlığın atası Hz. Âdem (a.s.)’a Allah (c.c.) tarafın¬dan ilham yoluyla öğretildiği görüşü olup kanaatimizce doğrusu da budur. 

Zira insan yeryüzüne, bütün yaratılmışların halifesi olarak mükemmel vasıflarla indirilmiştir. Yani insan yaratıldığı andan itibaren en mükemmel vasıflarıyla donanmış olarak yaratılmıştır. 

Konuşma da diğer yaratıklardan farklı olarak meramı ifade etme yolları içinde mükemmelliğin bir gereğidir. Zira insanın sahip olduğu ses tellerinin hayvanlarınkinden farklı bir hususi¬yeti vardır. 

Buradan hareketle insanın yaratıldığı anda ilkel bir devir yaşamış olması ve kendi aralarında anlaşabilmek için hayvanlar gibi sesler çıkarıyor olması ne akla, ne mantığa ve ne de insanın mükemmel yaratılışına uygun bir durum olamayacağı açıktır. 

Burada izah edilmesi gereken bir diğer husus ise insanoğlunun zaman içerisinde ihtiyaca binaen dilleri çeşitlendirmesi ve kompleks ama kurallı hale getirmesi neticede halihazırdaki duruma taşımasıdır. 

Dilin ilahi kaynaklı olmayıp pozitif bir değerlendirme ile insanın kendi gayret ve çabası sonucu keşfetmesi olarak takdim eden diğer görüş ise dilin menşeini yine Yaratıcı’ya vermeyi netice verir. 

Zira keşif akıl nimeti olmaksızın gerçekleşmeyeceğinden insana aklı bahşeden Allah (c.c.)’tır. Diğer bir ifa¬deyle Allah (c.c.) insanlara dil öğrenme yeteneği vermiş, insanoğlu da bunu uzun bir zaman dilimi içerisinde değişik form ve sisteme koyarak günümüze kadar gelişen farklı dilleri meydana getirmiştir. 


TWİTTER : @aliihsandemirel

<< Önceki Haber Diller nasıl ortaya çıktı? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER