Cemaat Hocaefendi ve Diyanet

Yıllardır Cemaat’in üzerinde tepinen ve son dönemde Hizmet Hareketi’ni bitirmeye çalışan siyasilere soruyorum şimdi…Sadece politikacılara değil… Türkiye üzerine düşünen, kalem oynatan siyaset bilimcilere, sosyologlara, toplum bilimcilere, gazeteci yazarlara… Tabii ki Diyanet ehline de aynı suali yöneltiyorum. İslam’ın, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Sahiha’nın temel prensiplerini bu kadar net ortaya koyan bir Cemaat mi sapkın? Bunları yıllardır cami kürsülerinde anlatan Hocaefendi mi dinin ruhuna hâkim değil?

SHABER3.COM

tr724 yazarı Vehbi Şahin Diyanet'in Hocaefendi ve Hizmet Hareketi'ni iftiralarla karalayan son raporunu yazdı. İşte o yazı:

CEMAAT, HOCAEFENDİ VE DİYANET

Türkiye nereye gidiyor sorusuna cevap aramak son dönemde beyhude bir gayret haline geldi maalesef…

Neden?

Mâkul ve mantıklı bir izah yapmanın hükmü kalmadı çünkü…

Türkiye’nin nereye gittiği şimdilik meçhul…

Zifiri karanlık gecede, dalgalı denizde sürüklenen bir gemi gibi şu an Türkiye…

“Kaptan usta bir denizci… Gemiyi sahil-i selamete çıkarır, dert etme” diye teselli edenler olabilir.

Ama bunlar sadece birer temenni bana göre…

Geminin kilitli dümenle kayalıklara doğru sürükleniyor gerçeğini değiştirmiyor çünkü…

Küçük bir azınlık hariç kimse tehlikenin farkında değil…

Neden?

Herkesi hipnotize eden öyle bir akıl tutulması yaşanıyor ki Türkiye’de…

GÖRMEZ’İN SON NUMARASI

Bireyler de kurumlar da normal düşünme ve akletme yeteneklerini kaybetmiş durumda…

Örnek mi?

Diyanet İşleri Başkanlığı…

Başkan Mehmet Görmez, gider ayak Cemaat’le ilgili dün bir rapor yayınladı.

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 40 yıllık vaazlarını dinlemişler.

80 kitabını okumuşlar.

1979’tan itibaren aralıksız yayınlanan Sızıntı dergisini incelemişler.

Vardıkları sonuç ne peki?

Kocaman bir safsata…

Cemaat’in örgütlü bir din istismarı yaptığını iddia ediyor rapor…

Dini terminoloji kullanarak Cemaat’i ve Hocaefendi’yi “sapkın” ilan ediyor.

MİLYONLARIN İMANI

Cevap vermeye bile değmez aslında…

Fakat yüreğimi yakan bir durum söz konusu…

Titri olan insanlardan müteşekkil Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri, sanırım ne yaptığının farkında değil.

Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Sahiha kıstaslarından bu kadar uzak bir değerlendirme yapmalarına mı üzüleyim.

Yoksa…

Milyonlarca insanın imanını riske atmalarına mı dertleneyim.

Bilemedim.

En iyisi onları da sırtlarını dayadıkları siyasileri de Allah’a havale etmek…

Zira bizim onlara anlatabileceğimiz, onların da bizden duymak isteyecekleri bir hakikat kalmadı artık…

Velev ki bu hakikat Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Sahiha’nın çerçevesini çizdiği doğrular olsa bile…

Ancak içim -bu cümleden sonra- yine de rahat değil…

RİSALE’DEN ALTIN DÜSTURLAR

Belki içlerinden insafa gelen olur diye Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin yıllar önce Risale-i Nur’da ortaya koyduğu şu temel prensipleri okumaya davet ediyorum.

12.Söz’ün Üçüncü Esas’ında bakın ne diyor Üstad Bediüzzaman…

-Hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’âniye’nin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye verdiği terbiyeler:

-Amma hikmet-i felsefe ise hayat-ı içtimâiyede nokta-yı istinadı, “kuvvet” kabul eder.

-Hedefi, “menfaat” bilir.

-Düstur-u hayatı, “cidâl” tanır.

-Cemaatlerin râbıtasını, “unsuriyet, menfî milliyeti” tutar.

-Semerâtı ise, ‘hevesât-ı nefsâniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid’dir.

 KUVVETE BEDEL HAK

-Hâlbuki kuvvetin şe’ni (tezâhürü, neticesi) ‘tecâvüz’dür.

-Menfaatin şe’ni, her arzuya kâfi gelmediğinden üstünde ‘boğuşmak’tır.

-Düstur-u cidâlin şe’ni, ‘çarpışmak’tır.

-Unsuriyetin şe’ni, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan; ‘tecâvüz’dür.

-İşte bu hikmettendir ki, beşerin saadeti selb olmuştur.

-Amma hikmet-i Kur’âniye ise nokta-yı istinadı, kuvvete bedel ‘hakk’ı kabul eder.

-Gayede menfaate bedel, ‘fazilet ve rızâ-yı ilâhî’yi kabul eder.

-Hayatta düstur-u cidâl yerine, ‘düstur-u teâvün’ü esas tutar.

-Cemaatlerin râbıtalarında unsuriyet, milliyet yerine “râbıta-yı dinî ve sınıfî ve vatanî” kabul eder.

-Gâyâtı, hevesât-ı nefsâniyenin tecâvüzâtına sed çekip; ruhu, maaliyâta teşvik ve hissiyât-ı ulviyesini tatmin eder ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan eder…

-Hakkın şe’ni (tezâhürü, neticesi) ‘ittifak’tır.

-Faziletin şe’ni, ‘tesânüd’dür.

-Düstur-u teâvünün şe’ni, ‘birbirinin imdadına yetişmek’tir.

-Dinin şe’ni, ‘uhuvvet’tir, ‘incizap’tır.

-Nefsi, gemlemekle bağlamak; ruhu, kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni, ‘saadet-i dâreyn’dir…

YANLIŞTAN DÖNÜN

Yıllardır Cemaat’in üzerinde tepinen ve son dönemde Hizmet Hareketi’ni bitirmeye çalışan siyasilere soruyorum şimdi…

Sadece politikacılara değil…

Türkiye üzerine düşünen, kalem oynatan siyaset bilimcilere, sosyologlara, toplum bilimcilere, gazeteci yazarlara…

Tabii ki Diyanet ehline de aynı suali yöneltiyorum.

İslam’ın, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Sahiha’nın temel prensiplerini bu kadar net ortaya koyan bir Cemaat mi sapkın?

Bunları yıllardır cami kürsülerinde anlatan Hocaefendi mi dinin ruhuna hâkim değil?

İnanıyorsanız eğer…

Allah’tan korkun…

Hesap gününden endişe edin.

Dinimiz İslam’ı, siyasetin ve politikacıların çirkin emellerine alet etmeyin.

Bu dindar milletin saf inancını kirletmeyin.

Aksi takdirde…

Hem kendinizi…

Hem de bu milleti ateşe atarsınız.

Yapmayın…

Çok geç olmadan bu yanlış yoldan dönün hemen…
<< Önceki Haber Cemaat Hocaefendi ve Diyanet Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER