[ANALİZ] Davutoğlu'nun 8 sayfa yazıp da diyemedikleri

Ahmet Davutoğlu AKP içindeki ılık muhalefetini ete kemiğe bürümesi ile yazdığı başlıksız' yazıda ne demek istiyor? Yazdığı ağdalı metinde belki de önemli hiçbir şey demeyen Davutoğlu'nun diyemediklerini sizler için analiz etmeye çalıştık

SHABER3.COM

Samanyoluhaber | ANALİZ
Ali Uyandıran 

Devrik Başbakan Ahmet Davutoğlu uzun süredir siyasi gözlemcilerin beklediği çıkışı sonunda, 12 boy karakterle Word'e yapıştırıldığında 8 sayfa tutan bir Facebook paylaşımı ile yaptı. Daha önce benzer metinleri bizzat kaleme aldığı bilinen Davutoğlu'nun yazdığı en son manifesto, 1 Kasım 2015 seçimlerinden hemen önce yayınladığı '2023 vizyonu' belgesiydi. 

2023'e kadar sürmesi beklenen iktidarı 8 ay sonra Pelikan darbesiyle sona eren Davutoğlu, o gün bu gündür kerhen katıldığı AKP etkinlikleri dışında pek görünmezken bu son yazdığı manifestonun siyasi hayatını neye evireceğini tahmin etmek pek zor değil. 

Öncelikle kendine yakışanı yapmış, bilinen sıkıcı hoca üslubundan taviz vermemiş, dikte eder dilden kopamamış. İşimiz gereği okurken baygınlık geçirdiğimiz bir metin yazmış. Gazeteci gözüyle bakınca bu uzun metinden dört-beş sönük manşetlik cümle çıkar. 

Bu arada gerçekten hiç özlememişiz kendisini...

İktidardan devrildiği 3 yılın sonunda kafasını kaldırabilmiş olmasına, işlerin kötüye gitmesinden cesaret almasına şaşırmamak gerek. Bu siyaset tipinin genel mantığı yağma üzerine kurulu zira. Davutoğlu Erdoğan'ın sendelediği bir dönemde ortaya çıkarak gelecekteki muhtemel siyasi mirastan pay alabilme ihtimali için masaya ilk oturanlardan biri olmak istiyor. Eleştiri dozu o yüzden düşük ancak metindeki adresler iyi tespit edilmiş. Zira sadece AKP'ye ve içeriye yazılmış bir metin bu. (Erdoğan'a '%50'den koptun' eleştirisini yaparken kendisinin diğer %50'den hiç bahsetmemesi ise ironi) Yani iddia edildiği gibi kendi başına bir parti de kursa hedef kitlesinin AKP tabanı olduğu net olarak ortada. Dışarıya hiç mesajı yok. Belki de parti kurmaktan vazgeçti... Çünkü metinde sadece ve sadece kendi şanlı dönemi ve 'Ak Parti'si var.

Pelikan darbesinin acısı hala taze. Metal yorgunluğu denerek istifa ettirilenlere haksızlık yapıldığını vurguluyor, kendisini araya sıkıştırmıyor ama partiyi ''hırslarına esir düşmüş dar ve çıkarcı bir çevrenin ikbal kaygılarına terk edilemez'' diyerek kurtarmaya da girişiyor. 

Kızdığı bir diğer oluşumsa MHP ile kurulan Cumhur İttifakı. Olmayacağını bile bile MHP ile yollar ayrılmalı diyor, Bahçeli gibi birinin partiyi nasıl parmağında oynattığını görüp hayıflandığı çok belli. Kendisinin 7 Haziran seçimleri sonrası CHP'yi 70 gün istikşafi, istişari vs isimlerle görüşme adı altında oyalaması siyasi kurnazlıkken 'ben olsam partiyi bu kadar kolay MHP'nin insafına terk etmezdim' diyememiş olmanın verdiği bir burukluğu var galiba...

Metinde bol bol kibir var, tek satır 'biz şu konuda hata yaptık' cümlesi yok. Ne Suriye'de öngörüsüzlüğünün yol açtığı yıkıma, ne onun döneminde yıkılan Kürt şehirlerine, ne Çözüm Süreci'nin PKK lehine yürüdüğü asimetrik prosese ve sonrasındaki büyük acılara, ne onun döneminde cemaate yönelik ağır baskıların başlamasına (ilk ev hanımlarına kelepçe, ilk kayyımlıkla mala çökme, ilk yurtdışı okullara musallat olma vb) kenarından köşesinden değinmiyor. Üstelik Gezi olaylarını, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunu komplolarla izah etmeye girişiyor. 
Bu noktada hırsız bakanları Yüce Divan'a göndermeye o dönem kerhen onay veren Davutoğlu'nda geriye gidiş var bile denebilir.

Kürtlerle ilgili tek kelime etmiyor, hapisteki mağdurlar için tek kelime etmediği gibi. Onun yerine PKK+DHKPC+DAEŞ+F gibi saçma sapan teoremlerle eleştirdiği bekacılığa devam ediyor. KHK zulmü, Anadolu insanını terörist ilan etme çılgınlığı, hapislere doldurulan mazlumlar, bebekler, anneler, yuvalarından koparılmış çocuklar, sürgündekiler, nefes alınamaz hale gelen Türkiye sokakları hiç umrunda değil. 

7 sayfası kendine ve artık neyin davası olduğu iyice ortaya çıkan koltuk davasına övgü satırları tutan 'manifestosu'nda Allah var bir yerde yargıdaki deliliğe değiniyor, onu da gasp ettikleri okullara 'örgüt okulu' diyerek mundar etmeyi başarıyor. 'Stratejik Derinlik Teorisyeni' hocaya bak denir ancak... Tabii ki bu cümledeki örgüt okulu vurgusunu özellikle Erdoğan'ın damadını vurmak için dile getirmediyse...

Satırlardaki belki en dikkat çekici kısım Erdoğan'ın ailesine özel yaptığı eleştiri. En başta kof damadını bakan yapan ve nepotizmin zirvelerini zorlayan Erdoğan'a bu konuda eleştiri yapabilmiş olması ilginç. Kuşlara yem edilmiş biri olmasından, gözünün önünden koltuklar geçiyor olmasından dolayı belki de kim bilir...

Özetle 'Değerli(!) yalnız' Ahmet Davutoğlu AKP seçmeninin kendisini fırsatçı olarak göreceği bir zamanda, dışlanan kesimlere hiçbir yenilik vadetmeden, sadece AKP'nin liderine yazılmış izlenimi veren sitemnamesini duyacağı bir HÖT cümlesine kadar facebook sayfasında tutabilir. 

Son Bosna programı AKP baskısıyla iptal edilen ve artık kendisine aileden biri gibi davranılmayan Hoca 'zamanı geldi' demiş de olabilir. Yine de Abdullah Gül gibi 'mıymıntılık' yapmadığı için ondan amiyane tabirle bir tık ileride olduğunu da gösteriyor. 

<< Önceki Haber [ANALİZ] Davutoğlu'nun 8 sayfa yazıp da diyemedikleri Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER