Ali Bulaç: Onlar da insandı

Ali Bulaç: Onlar da insandı

İslam düşüncesi”ni Müslümanların Kur'an vahyini ve onun açıklayıcı formu olan sünneti esas alarak belli bir alem tasavvuru, insan ve hayat telakkisi geliştirme çabası olarak görmek mümkünse, İslam düşüncesinin Hz. Peygamber'in irtihalinden sonra başladığını söyleyebiliriz.

Kur'an vahyini referans alanların düşüncesi hikmettir; hikmet hem eşyanın hakikatine uygun düşünmek, hem hükümde isabet etmektir. Hz. Peygamber hayatta iken vahy gelmeye devam ediyordu, ortaya çıkan sorunlar vahyin ışığı altında ve Hz. Peygamber'in karar ve icraatlarıyla çözülüyordu. Bizce kamil Asr-ı Saadet 610-632 yılları arasındaki dönemdir; nakıs Asr-ı Saadet de 632-661 arası dört halife dönemidir.

Hz. Peygamber iki tür ihtilafa çözüm buluyordu: Biri Müslümanlarla diğer din müntesipleri arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan sorunlara, diğeri Müslümanlar arasındaki ihtilaflara. İslam'a girmiş olmakla beraber sahabilerin birer melek olmadığı açıktır. Efendimiz başlarında iken de ağır veya hafif suçlar işliyorlardı. Efendimiz, bizim “cürüm” diyebileceğimiz suç ve günahlar için tayin edilmiş yaptırımlar takdir eder ve tatbik ederdi. Özetle Allah'ın yasakladığı nice suçları işleyen sahabiler vardı; cinayet, hırsızlık, gasb, zina, yaralama, iftira, dedikodu, gıybet, tahkir, kabile asabiyeti vs.

Bu tabiiydi, zira Kur'an-ı Kerim, insanların kendi aralarında ihtilaf ettiklerini, bu amaçla aralarındaki ihtilafları çözmek üzere peygamber gönderip kitap indirdiğini (2/Bakara, 213); dileseydi onları tek ve homojen bir topluluk yaratıp ihtilaf etmelerinin önüne geçeceğini (11/Hud, 118-119) belirtir. Şu halde insanlar ve elbette Müslümanlar arasında siyasi, ticari, ekonomik, ailevi, medeni, sınıfsal, etnik, mezhebi vs. ihtilaflar olur. Bu ihtilafların tamamı kamil Asr-ı Saadet'te vuku buldu, hepsine de çözüm bulundu. Sanki hangi türden ihtilafa hangi türden hüküm ve usulle çözüm bulunduğunu somut olarak ortaya koymak üzere ilahi bir senaryo sahneleniyordu. İlk Müslüman cemaat 610-632 yılları arasında vahyin ışığında ve ilahi koruma altındaydı. Bu çerçevede ve sadece bununla sınırlı olmak üzere bugün ve yarın hangi sahabeyi takip edersek, gökteki bir yıldıza tabi olmuş oluruz.

Sorun, Efendimiz'in irtihalinden sonra olup bitenler karşısındaki tutumdur. Efendimiz'den sonra Müslümanlar ilahi korumadan çıktılar, artık sorun ortaya çıktığında onlara yol gösteren vahy kesilmişti, başlarında ihtilafı tam yetkinlikle ve adaletle hükmedecek peygamber de yoktu. Yani Hz. Peygamber'in fiili ve somut gözetiminde Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Aişe yoktu; kendi nefsi, vicdani kanaati, anlayış kapasitesi, takvası, bilgisiyle baş başa kalmış Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Aişe vardı. Diğerleri için de durum buydu.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
<< Önceki Haber Ali Bulaç: Onlar da insandı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER